1900 yılına kadar savaşlarda yapılanlar soykırım olarak adlandırılmaz iken 1900 yılından sonra savaş esnasında yapılanlar soykırım olarak adlandırılmaya başlamıştır. yoksa roma, mısır, hülagü han, cengiz han, britanya, fransa ... soykırım yapmamış mıdır? dünyadaki tüm devletlerin bu konuda elleri kirlidir. tarihi incelediğinizde 1900 yılına kadar sürekli şu ifadeyi okursunuz "hepsini kılıçtan geçirdiler". Voyvoda'nın hikayesini de incelemekte fayda vardır. bir ara araştırmak gerekir. neden bu adama "kazıklı" lakabının takıldığını. geçelim...
osmanlı son döneminde, ayrılıkçı faaliyetlerde ve eylemlerde bulunan ermenileri haklı olarak tehcire (zorunlu yer değiştirme) zorlamıştır. bunu osmanlı değil dünyadaki tüm devletler yapmıştır. ayrılıkçı unsurlar ya sınırdışı edilir ya da yoğunlukları azaltılmak için farklı bölgelere tehcir ettirilir. bu tehcir eylemleri de durduk yere yapılmamıştır. hadi hurra ermeni vatandaşları burdan alıp şuraya taşıyalım da denilmemiştir. toplum düzeninin bozulması ve terörist eylemler sonucu böyle bir karar alınmıştır. Osman Pamukoğlu''nun bir röportajını izlerken şu tespitine hak verdim:
- "doğuda patlayan mayınları biliyorsunuz. hiç bir traktöre ya da yöre halkından bir aracın pusuya düştüğünü gördünüz mü? hep de uzaktan kumanda ile askeri araçlara yapılır bu eylemler. bunun menzili de taş çatlasın 100 metredir. yani bunu yapan kişi yerel halktan destek almaktadır. yerel halkı yanınıza alamadığınız sürece de terörü bitiremezsiniz."
osmanlının son döneminde doğuda ayrılıkçı terör vardır. bölücü eylemleri yapanlar eylemden sonra köylerinde 'masum köylü' şekline dönüşerek yakalanamamakta ve ayrılıkçılar yakalanamamaktadır. bu durumda devletin tehcir kararı alması kaçınılmazdır. zira "bağımsızlık" umudu ermeni asıllı vatandaşları sarmıştır ve devlet o sırada birinci dünya savaşındadır. yerel halkı yanınıza alma imkanınız kalmamışsa ya soykırım yaparsınız ya da göç ettirirsiniz. başka seçeneğiniz yoktur.
osmanlı, göç ettirme seçeneğini seçmiştir. bu göç sırasında ölümler yaşanmıştır çünkü insanları topraklarından alıp başka bir yere götürmek zordur. direniş yaşanmıştır ve direnişler sırasındaki çatışmalarda ölümler gerçekleşmiştir.
soykırım yoktur. zorunlu göç vardır. bunun da gerekçeleri yukarıda özetlenmiştir. geçelim...
hiç bir gerekçe soykırımı haklı hale getiremez.
mantık olarak soykırımı kabul ettirmek isteyenin soykırıma karşı olması gerekir.
"siz bize soykırım yaptınız biz de size yapabiliriz" düşüncesi mantıkla bağdaşmaz.
soykırıma karşı olan dünyanın her yerindeki soykırıma karşı olur.
müşkinaz ehmdeova'nın hikayesini okuyalım. (farklı kaynaklardan alıntı yaptım)
25 -26 sına keçen gece fevral 1992-ci : 'hocalı faciesi'
her terefden ermeni faşistleri hocalı'yı muhasaraya almışdılar. 26 fevral (şubat) 1992-ci ilde heyat yoldaşım (eşim) polis serjantı yelmar naib oğlu döyüşde şehid oldu. 17 nefer (kişiden oluşan) aile üzvlerimden (üyelerinden) bazıları şehid bazıları itkin (kayıp) düşdü. men balaca (ufacık) salatın'ı (18 aylıq körpe idi) küreyime (sırtıma) bağlayıb meşeye (ormana) kaçdım. meşede dörd gün ac-susuz, kar'ın içinde yol getmeye başladıq. biz qarqar çayını keçerken ayaqlarımız islandı, ayaqqabılarımızı ise su apardı (götürdü). daha sonra bizim kimi, ermeni basqınından qaçan hocalılarla birleşdik. meşede (ormanda) ermeniler bize aman vermirdiler. her tarafdan gülle, partlayış ve insan feryadlarının sesleri eşidilirdi. salatın sengimek (dinmek, durmak) bilmeyen partlayış seslerinden diksinerek ağlamağa başladı. ermeniler çok yakında idiler. sesi eşidib bizi esir ede bilerdiler. yanımızda iki yüze yahın hocalı sakini var idi. hamısı (hepsi) vahime (kaygı) içinde yüzüme bahırdı. her şey gün kimi aydın idi. ya salatın'ın sesini kesmeli idim ya da , hamımızı (hepimizi) öldürecekdiler. salatın'ın ağzına ne qeder kar , buz verdimse uşah (çocuk) sesini kesmedi. 200 nefer adamın hayatı menden asılı idi (bana bağlı idi). başka çarem galmadı... mecbur olub 200 neferi hilas etmek (kurtarmak) üçün öz balamı boğub öldürdüm. amma meyitini (ölüsünü) atmadım daha doğrusu ata bilmedim. meşede yol gederken uşağın ayaqları açılarken onu üstünü örtürdüm. daha sonra içimden güclü yanğı hissi duydum (içim yanıyordu). ne kadar kar yedimse yanğım yatmadı (hararetim sönmedi). aydın adlı yaşlı bir neferden (kişiden) meni güllelemesini hahiş etdim (kurşunlamasını rica ettim). çünki artık yol gede bilmirdim. aydın dayı mene : "kızım , balam bu hadiseden sonra men balamı öldürerem amma seni yoh" dedi.
özetle: osmanlı devleti ermeni vatandaşları üzerinde bir soykırım uygulamamıştır. bölücü terör eylemlerinin artması üzerine ve bu kişilerin köylerde saklanması ve köylüleri yanına alamaması sebebiyle yoğunluklarını azaltmak amacıyla göç ettirmiştir. bu iddianın en büyük destekçisi ermeni diasporasının (yurt dışındaki ermeniler) diri kalma, birlikte olma ve yaşama sebebi 'türk düşmanlığı ve sözde soykırım iddiaları'dır. ermeni diasporasının sesinin bu kadar gür çıkmasının sebebi de dünya siyasetine yön veren ülkelerin çıkarıdır. türkiye cumhuriyeti güçlü olduğu zaman bu sesler kısılır. daha doğrusu seslerin çıkmasına izin verilmez. olay gene bizde bitiyor.
osmanlı son döneminde, ayrılıkçı faaliyetlerde ve eylemlerde bulunan ermenileri haklı olarak tehcire (zorunlu yer değiştirme) zorlamıştır. bunu osmanlı değil dünyadaki tüm devletler yapmıştır. ayrılıkçı unsurlar ya sınırdışı edilir ya da yoğunlukları azaltılmak için farklı bölgelere tehcir ettirilir. bu tehcir eylemleri de durduk yere yapılmamıştır. hadi hurra ermeni vatandaşları burdan alıp şuraya taşıyalım da denilmemiştir. toplum düzeninin bozulması ve terörist eylemler sonucu böyle bir karar alınmıştır. Osman Pamukoğlu''nun bir röportajını izlerken şu tespitine hak verdim:
- "doğuda patlayan mayınları biliyorsunuz. hiç bir traktöre ya da yöre halkından bir aracın pusuya düştüğünü gördünüz mü? hep de uzaktan kumanda ile askeri araçlara yapılır bu eylemler. bunun menzili de taş çatlasın 100 metredir. yani bunu yapan kişi yerel halktan destek almaktadır. yerel halkı yanınıza alamadığınız sürece de terörü bitiremezsiniz."
osmanlının son döneminde doğuda ayrılıkçı terör vardır. bölücü eylemleri yapanlar eylemden sonra köylerinde 'masum köylü' şekline dönüşerek yakalanamamakta ve ayrılıkçılar yakalanamamaktadır. bu durumda devletin tehcir kararı alması kaçınılmazdır. zira "bağımsızlık" umudu ermeni asıllı vatandaşları sarmıştır ve devlet o sırada birinci dünya savaşındadır. yerel halkı yanınıza alma imkanınız kalmamışsa ya soykırım yaparsınız ya da göç ettirirsiniz. başka seçeneğiniz yoktur.
osmanlı, göç ettirme seçeneğini seçmiştir. bu göç sırasında ölümler yaşanmıştır çünkü insanları topraklarından alıp başka bir yere götürmek zordur. direniş yaşanmıştır ve direnişler sırasındaki çatışmalarda ölümler gerçekleşmiştir.
soykırım yoktur. zorunlu göç vardır. bunun da gerekçeleri yukarıda özetlenmiştir. geçelim...
hiç bir gerekçe soykırımı haklı hale getiremez.
mantık olarak soykırımı kabul ettirmek isteyenin soykırıma karşı olması gerekir.
"siz bize soykırım yaptınız biz de size yapabiliriz" düşüncesi mantıkla bağdaşmaz.
soykırıma karşı olan dünyanın her yerindeki soykırıma karşı olur.
müşkinaz ehmdeova'nın hikayesini okuyalım. (farklı kaynaklardan alıntı yaptım)
25 -26 sına keçen gece fevral 1992-ci : 'hocalı faciesi'
her terefden ermeni faşistleri hocalı'yı muhasaraya almışdılar. 26 fevral (şubat) 1992-ci ilde heyat yoldaşım (eşim) polis serjantı yelmar naib oğlu döyüşde şehid oldu. 17 nefer (kişiden oluşan) aile üzvlerimden (üyelerinden) bazıları şehid bazıları itkin (kayıp) düşdü. men balaca (ufacık) salatın'ı (18 aylıq körpe idi) küreyime (sırtıma) bağlayıb meşeye (ormana) kaçdım. meşede dörd gün ac-susuz, kar'ın içinde yol getmeye başladıq. biz qarqar çayını keçerken ayaqlarımız islandı, ayaqqabılarımızı ise su apardı (götürdü). daha sonra bizim kimi, ermeni basqınından qaçan hocalılarla birleşdik. meşede (ormanda) ermeniler bize aman vermirdiler. her tarafdan gülle, partlayış ve insan feryadlarının sesleri eşidilirdi. salatın sengimek (dinmek, durmak) bilmeyen partlayış seslerinden diksinerek ağlamağa başladı. ermeniler çok yakında idiler. sesi eşidib bizi esir ede bilerdiler. yanımızda iki yüze yahın hocalı sakini var idi. hamısı (hepsi) vahime (kaygı) içinde yüzüme bahırdı. her şey gün kimi aydın idi. ya salatın'ın sesini kesmeli idim ya da , hamımızı (hepimizi) öldürecekdiler. salatın'ın ağzına ne qeder kar , buz verdimse uşah (çocuk) sesini kesmedi. 200 nefer adamın hayatı menden asılı idi (bana bağlı idi). başka çarem galmadı... mecbur olub 200 neferi hilas etmek (kurtarmak) üçün öz balamı boğub öldürdüm. amma meyitini (ölüsünü) atmadım daha doğrusu ata bilmedim. meşede yol gederken uşağın ayaqları açılarken onu üstünü örtürdüm. daha sonra içimden güclü yanğı hissi duydum (içim yanıyordu). ne kadar kar yedimse yanğım yatmadı (hararetim sönmedi). aydın adlı yaşlı bir neferden (kişiden) meni güllelemesini hahiş etdim (kurşunlamasını rica ettim). çünki artık yol gede bilmirdim. aydın dayı mene : "kızım , balam bu hadiseden sonra men balamı öldürerem amma seni yoh" dedi.
özetle: osmanlı devleti ermeni vatandaşları üzerinde bir soykırım uygulamamıştır. bölücü terör eylemlerinin artması üzerine ve bu kişilerin köylerde saklanması ve köylüleri yanına alamaması sebebiyle yoğunluklarını azaltmak amacıyla göç ettirmiştir. bu iddianın en büyük destekçisi ermeni diasporasının (yurt dışındaki ermeniler) diri kalma, birlikte olma ve yaşama sebebi 'türk düşmanlığı ve sözde soykırım iddiaları'dır. ermeni diasporasının sesinin bu kadar gür çıkmasının sebebi de dünya siyasetine yön veren ülkelerin çıkarıdır. türkiye cumhuriyeti güçlü olduğu zaman bu sesler kısılır. daha doğrusu seslerin çıkmasına izin verilmez. olay gene bizde bitiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder