Herkesin Osmanlı Tarihi ile ilgili bildiği ya da duyduğu "Kanuni Sultan Süleyman ile en yüksek sınırlarına ve seviyesine ulaşıp, duraklama ve çöküşe geçmesi" görüşüne sonuna kadar katılmakla birlikte bir noktaya temas etmek istiyorum.
Belki yazacaklarım misojinist bir ağızdan yazılıyor olarak algılanabilir fakat bu tespitimde 'kadın düşmanı' olduğum düşünülmesin.
Kanuni Sultan Süleyman'a kadar Osmanlı şehzadeleri, anadolu'da, başlarındaki lalalar ile büyütülürdü. Şehzadeler anadolu şehirlerinden birinde yöneticilik görevi yaparlardı. Kanuni'den itibaren şehzadeler sarayda yetiştirilmeye ve yaşamaya başladılar.
Burası çok önemli. gözlerinizi kapatın ve şunu düşünün: herşeyi aynı iki öğrenciyi ele alalım. Ailesinin yanında üniversite okuyan bir öğrenci ile ailesinden çok uzakta tek başına okuyan bir öğrencinin hayat deneyimi aynı olabilir mi? sanırım bu soruya vereceğiniz cevap şehzadelerin sarayda yetiştirilmesi ile ilgili bir fikir verecektir.
Devam edelim. Sarayda yetiştirilen şehzadeler harem içinde, kadınların etki alanı içinde yaşıyorlardı. Haremi cinsellik olarak düşünmeyin. Padişahın her karısı kendi çocuklarını saltanata hazırlıyor ve boğdurulmasından endişe ettiği için korku içinde büyütüyordu. Çünkü çocuğunun ölmesini istememesi baş etken olmakla birlikte aynı şekilde çocuğu ona bir statü veriyordu.
Burası daha da önemli. Gözlerinizi kapatın ve tekrar düşünün: Gene aynı iki öğrenciyi alalım. Bir tanesi annesinin dizinin dibinde, müthiş ilgi ile büyütülüyor ve dolayısıyla çevresinde kadın çok olan her erkeğin yaptığı gibi kadınsı huylar (yönetici olan her kadının sahip olduğu) kapıyor. Diğer erkek annesinden uzakta erkek arkadaşları ile yaşama savaşı veriyor. Okuldaki notları boşverin. Hangisi daha bir erkek olur? Hangisi daha çok hayatı bilir? Hangisi iyi bir koca olur? Hangisi iyi bir yönetici olur?
Erkeği, eğer yönetici olacaksa, belli bir yaştan sonra evinden uzaklaştırıp erkekler içinde büyütmek gerekir. Bu devlet yönetiminde bin yıllık eski bir gelenektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder